Menderes hükümeti ile devlet tarafından “Özel Harp” eliyle planlanan, örgütlenen ve uygulanan, tarihe 6-7 Eylül olayları olarak geçen, ülkemizdeki azınlıklara, özellikle de Rumlara yönelik talan, şiddet ve ülkeyi terk etmelerine yönelik harekatın 61. yıldönümü günlerindeyiz.
“6-7 Eylül 1955 olayları sırasında Seferberlik Tetkik Kurulu üyesi olan, 1988-1990 yılları arasında da MGK Genel Sekreterliği yapmış, Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, 2010 yılında, bir televizyon kanalına verdiği röportajda gazeteci Fatih Güllapoğlu’na; “… 6-7 Olayları, bir “Özel Harp” işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaşmıştır…”demiştir.
***
Atatürk’ün Selanik’te bulunan doğduğu evin bombalandığı haberi ile 6 Eylül sabahı harekete geçen saldırganlar iki gün boyunca önceden işaretlenmiş, ev, işyeri ve mekanlara saldırmıştır.
Şişli, Bakırköy, Kadıköy, Adalar, Kumkapı, Samatya,Yedikule, Beyoğlu’ gibi gayrimüslimlerin toplu olarak yaşadığı birçok semtte önce Rumların, ardından da Ermeni, Yahudi ve hatta yanlışlıkla bazı Türklerin dükkanlarına saldırarak yağmaya başlanmış, İstanbul’daki Rum azınlığın ev, işyeri ve ibadet yerlerine yönelik bu saldırılarda emniyet göz yummuştur.
Rum vatandaşların adresleri hakkında önceden bilgi sahibi olan, yirmi-otuz kişilik organize birliklerin kent içindeki ulaşımı özel arabalar, taksi ve kamyonların yanı sıra otobüs, vapur gibi araçlar yardımıyla sağlanmış, 7 Eylül sabahına kadar süren saldırılarda aralarında kilise ve havraların da bulunduğu 5.000’den fazla taşınmaz tahrip edilmiş ve milyonlarca dolarlık mal sokaklara saçılıp, yağmalanmıştır.
Azınlıklara ait ibadet yerleri, kiliseler, sinegoglar, havralar saldırıda ilk hedef alınan mekanlar olmuştur. İşaretlenmiş işyerleri İzmit , Gerede, Adapazarı’ndan getirilen yağmacılar tarafından talan edilmiştir.
Onu aşkın kişi saldırganlarca öldürülmüş, yüzlerce kişi yaralanmış, yine yüzlerce kadına tecavüz edilmiştir.
Saldırının planlanan sınırları aşması üzerine Başbakan Menderes ve kurmayları Ankara yolunda Sapanca’dan geri dönmüş ve boyut kazanan saldırganlığı başkalarının üzerine yıkma planını uygulamaya sokmuştur. Çünkü; olay, artık ” halkın asil heyecanı” ya da “yağmacıların aşırıya kaçan saldırganlığı” olarak nitelenecek boyutu aşmış bulunmaktadır.
Hükümet ve Özel Harp Dairesi, olayları ” komünistlerin ” kışkırtması olarak nitelemek ve dünyaya böyle açıklamak kararını uygulamaya sokmuş, önceden hazırlanan 50 kişilik “komünist” listesinde yer alan kişilerin gözaltına alınması emri verilmiş ve tutuklamalar gerçekleştirilmiştir.
***
50 kişilik listede yer alan ve olaylardan kısa bir süre önce 4 yıllık cezaevi sürecini tamamlayıp İstanbul’a dönen Nihat Sargın ” Davalar- Savunmalar- Cezaevi Anıları -(Tüstav Yayınları, 2005) adlı anı kitabında; 6-7 Eylül anılarını anlatmıştır. Nihat Sargın esas olarak, üçü de kendi gibi 6-7 Eylül tutuklanmış olan, Aziz Nesin, Hasan İzzettin Dinamo ve Dr. Hulusi Dosdoğru’nun bu konuyla ilgili kitaplarının birbirini tamamlayan, konuyu bütün açılarıyla ortaya koyan anlatılar olduğu tespitini yapıyor.
Behice Boran ile birlikte 1970’li yılların TİP’nin en önemli yöneticilerinden olan Dr. Nihat Sargın; “6-7 Eylül olaylarının, O günlerde Londra’da bulunan ve Kıbrıs görüşmelerini yürüten Dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun müzakerelerde elinin güçlenmesi için, önceden planlanan tezgahın uygulamaya sokulmasıdır,” tespitini yapıyor. Planlanan nedir sorusunun yanıtı: ” Ülkedeki azınlıkların (özellikle Rumların) ellerinin altında tuttukları rehineler olduğu gerçeğinin çok çarpıcı biçimde dosta düşmana gösterilmesidir”
Tomris Giritlioğlu’nun yönettiği 2008 yılı yapımı “Güz Sancısı” filminde; senaristler Etyen Mahçupyan-Nilgün Öneş ya da yönetmen tutuklanacak kişiler listesini beyazperdeye yansıtarak seyircilere göstermişti. Filmin ya da olayların dram yükünü ” hafifletmek” için olacak ki; listeye Zeki Demirkubuz, Sadullah Celen, Taner Akvardar gibi günümüz yönetmenlerinin isimlerini yazmışlardı.
Oysa o tarihte, 6-7 Eylül olaylarının kışkırtıcısı olarak tutuklanan ” komünistler”in isim listesi biliniyordu.
Nihat Sargın, anılarında bu isimler arasında; Faik Muzaffer Amaç, İbiş Aydınlatan, İlhan Berktay, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo, Aziz Nesin, Kemal Tahir, Nihat Sargın, Müeyyet Boratav, Hulusi Dosdoğru, Lütfi Erişçi, Mustafa Börklüce, Hamdi Alev Şamilof, Aslan Kaynardağ, Hadi Malkoç, Ahmet Fırıncı, Hüsamettin Özdoğru gibi geçmiş yıllarda TKP tevkifatlarında tutuklananların bulunduğunu yazmıştır.
Nihat Sargın, aylarca tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılmalarında; Aziz Nesin’in yazdığı gibi İsmet İnönü’nün etkisi olduğunu ancak asıl olarak bu olayın üstlerine yıkılmasının inandırıcı olmamasının, özellikle dış dünyada ciddiye alınmamasının, daha o geceden başlayarak ajans haberleri, gazetelerde çıkan haber ve fotoğraflar yoluyla gerçek durumun yansıtılmış olması ile kendilerini kahraman olarak gören yağma, yıkım ekiplerinin bu kahramanlıklarının Komünistlere mal edilmesinden duydukları rahatsızlığı yüksek sesle konuşmaları olduğunu ifade ediyor.