Tabii afetleri bol olan bir ülkeyiz; devamlı sel, deprem, fırtına korkuları içinde yaşıyoruz. Böyle durumlarda nasıl organize olacağımızı düzenleyen OHAL yasamız da var. Bu yasa, ayrıca, “temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik” tehditleri nasıl önleyeceğimizi de tanzim ediyor.
Bu ülkede çoktandır OHAL işlemleri de bir “tabii afet” halini almaya başladı. Örneğin dünkü OHAL depreminde, az değil, dört bine yakın kayıp verildiği anlaşılıyor. Ölen yok, hepsi de yaralı. Ne var ki sayının -bağlantılı mağdurlarla beraber- çok daha kabarık olduğunda kuşku yok. Daha önceki OHAL “deprem”lerinde de ölen olmamıştı; fakat CHP’nin hazırladığı bir rapora göre umutsuzluğa kapılarak hayatına son verenlerin sayısı 35’i bulmuş!
Oysa artık alışmışa benziyoruz. Kim bu 3974 kişi? Aralarında 484 de akademisyen varmış! Neymiş suçları? “Savunma”larında (?) neler söylemişler? Bunları pek merak eden yok! Bugünkü gazetelere bakıyorum; aralarında bu “haber”i manşete alan tek bir gazete bile göremiyorum! Aksine, kimileri sabırsızlanıyor; “FETÖ operasyonunda sıra siyasilere geliyor!” diye sevinç işaretleri verenler bile var! Bu ülkede kimileri de işte böyle bir “demokrasi kavgası” veriyorlar.
Ya da verdiklerini sanıyorlar. Çok yazık.