Tayyip Bey sözünü tuttu; faizleri indirdi, sonra da beklenen oldu: TL hızla değer kaybetmeye başladı. Tam da kararın alındığı gün, “dolar 10 lira olur” dedikleri için yargılanan iki gazetecinin duruşması vardı; ama hâkim izin aldığı için ertelenmişti. Oysa çok ilginç bir duruşma olacaktı.
***
Para bahtsız bir nesnedir; devamlı değer kaybeder. Bazen bir hükümet kararıyla, daha çok da piyasa oyunlarıyla. Osmanlı yöneticileri zorda kalınca parayı “tağşiş” eder, içerdiği altın ya da gümüş oranını azaltırlardı. Doğrudan artırmaktan çekindikleri vergileri, böylece dolaylı şekilde artırmış olurlardı ve bu da huzursuzluğa yol açardı. Bizde yeniçeri ayaklanmaları böyle başladı.
Sultan III. Murat devrinde, bir mali sıkıntı sırasında, darphane emini ulufe dağıtımı için defterdara -vakanüvis Ali’nin deyimiyle- “badem yaprağı kadar hafif ve ancak bir çiğ tanesi kadar değerli” iki yüz bin akçe sununca yeniçeriler derhal harekete geçmiş ve ilk kez Saray’a yürümüşlerdi. Sultan, tahtını ancak defterdarı ve Rumeli Beylerbeyi’ni feda ederek kurtarabildi. J. Hammer, ünlü tarihinde bu olaydan “Sultan ve vezirlerinin gücünün çöküşü ve yeniçeri üstünlüğü bu tarihten (1589) itibaren başlar” diye söz eder. Sonunda iç kavgalara ve “yeniçeri kırımı”na götüren olay da bu oldu. İzleyen Tanzimat döneminde ise yeniçeri ayaklanmalarının yerini saray entrikaları ve saray darbeleri alacaktır. Döneme damgasını vuran “paşa-sarraf-mültezim” oligarşisinin temelinde yine karanlık para ilişkileri vardı.
***
Cumhuriyet, çok partili rejim, darbeler, “ara rejimler” … aslında tarihimizin her dönemi para depremleriyle doludur. 1950’de İnönü’nün Çankaya’ya veda etmesine yol açan en önemli nedenlerden biri de 7 Eylül 1946 devalüasyonu olmuştu. Yarattığı hayat pahalılığı ve haksız kazançlar yıllarca muhalif dillerde sakız oldu. Sonra Menderes devri başladı ve “her mahallede bir milyoner” yaratılacağı ilan edildi. Oysa çok geçmeden de bir milyon lirayla ancak bir simidin satın alındığı günlere gelecektik! Güçlü Başbakan o günleri görmedi; ama iktidarı ve hayatını kaybetmesine de “Tahkikat Komisyonu”ndan çok “paranın pul olması” neden olmuştu.
***
Bizde darbeler devri böyle başladı. Çok partili hayatımızda yeni döneme de “para dansı” ile girdik ve gerisi de geldi! Bu yüzden, bana kalırsa, yakın tarihimizi inceleyenler seçim ve darbe tarihleri kadar devalüasyon tarihlerini de akılda tutmalıdırlar: 4 Ağustos 1958 kararları; 10 Ağustos 1970 devalüasyonu; 24 Ocak 1980 kararları; 5 Nisan 1994 kararları; 2001’de dalgalı kura geçişin yarattığı TL çöküntüsü vb.. Zaten Tayyip Bey’i de bu son çöküntü iktidara taşımıştı.
Ama tarihi bir gerçektir, para belası insanları iktidar yaptığı gibi o koltuktan kolayca alaşağı da edebiliyor. Ateşle oynamak gibi bir şey! Herhalde büyüklerimiz bu yüzden “paralar, paralar, bozulmasın aralar!’” demişler! Oysa son gelişmeler de gösteriyor ki “İktisatçı Usta”mız bu konuda ortodoks değil! Parayla bizlerin pek kavrayamadığı gizemli ilişkiler içinde! Bizler de “binmişiz alamete”, kaygı ve heyecanla sonuçlarına katlanacağımız kararları bekliyoruz.