Ölümünün üzerinden 60 yıllık bir süre geçmiş olmasına karşın Reşat Nuri Güntekin, en bilinen, en çok okunan yazarlarımızdandır. Bu yaygın okumanın; onun belli kitaplarıyla sınırlı olduğunu düşünüyorum. Sinema ve televizyona birçok kez uyarlanan, Çalıkuşu, Yaprak Dökümü, Dudaktan Kalbe, Acımak, Bir Kadın Düşmanı ile Damga ve Değirmen…
İNKILÂP ANADOLU’SUNU SERGİLEYEN KİTAP
Reşat Nuri Güntekin’in en görkemli eserlerinden birinin “Anadolu Notları” başlıklı gezi notları olduğunu düşünenlerdenim. Gerçi Anadolu Notları’nın birinci cildi yayınlandığı zaman “Güzel Memleketimizi, İnkilâp Anadolu’sunu kötü gösteriyor diye…” eleştirilmiştir ama okuduğunuz zaman, Reşat Nuri Güntekin’in çok gerçekçi bir Anadolu panoraması çizdiğini göreceksiniz.
Reşat Nuri Güntekin, Anadolu Notları’nda, Anadolu insanını gerçekçi bir biçimde bütün halleriyle ortaya koyar. Dürüstlüğü-sahtekârlığı, dostluğu-düşmanlığı, cömertliği-cimriliği, yardımseverliği- umursamazlığı, yoksulluğu-zenginliği, ahlaksızlığı ile bütün hallerini anlatır.
Reşat Nuri Güntekin, anlattığı roman karakterlerine sevgiyle yaklaşan bir romancıdır Onların gerçek yaşamlarındaki en belirgin özelliklerini yansıtmaya çalışır. Gözlem yeteneği, yaşama çok geniş bir perspektiften bakma olanağını sağladığı için romanları geçiş dönemi yaşayan ülkemizden “insan manzaraları” çizme başarısına ulaşmıştır.
Reşat Nuri Güntekin, Refik Halit Karay’ın “Memleket Hikâyeleri” ile hikâyede yaptığını romanda yapan, romana Anadolu’yu sokan ilk romancımızdır. Çalıkuşu romanında; gerçekçi bir bakış açısıyla, “Sen ne güzel bulursun/ Gezsen Anadolu’yu/ Dertlerden kurtulursun/ Gezsen Anadolu’yu/ Billur ırmakları var/ Buzdan kaynakları var/ Ne hoş toprakları var/ Gezsen Anadolu’yu.” şiir ve okul şarkısında olduğu gibi bir Anadolu değildir anlattığı, gerçek Anadolu’dur.
Reşat Nuri Güntekin, yıllar sonra Mahmut Makal’ın “Bizim Köy”ünde bütün çıplaklığıyla gözler önüne serilen Anadolu gerçeğini yıllar önce anlatmıştır. Yoksulluk, susuzluk, kıraç, verimsiz topraklar, topraksızlık, cehalet, dinsel gericilik, tutuculuk, bit, tahta kurusu dolu evler, yataklar, tuvaletsiz, susuz köyler… Babasının asker doktoru olması nedeniyle dolaştığı Anadolu’yu bir de Milli eğitim müfettişi olarak dolaşmış, hem roman ve öykülerinde hem de “Anadolu Notları”nda anlatmıştır.
Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu romanında; Fransız mektebi mezunu Feride’nin hayatını anlatır. Herkesin bildiği, en azından TV dizisinde seyrettiği hayat. İstanbul’da başlayan Bursa’da devam eden, en sonunda yine İstanbul’da mutlu sonla biten aşk hikâyesi ama fonda Anadolu, dinsel taassubun pençesindeki Anadolu insanları vardır. Tutucu kasaba ve köy insanlarının yanı sıra askeri doktor Hayrullah Bey gibi iyi insanlar da vardır ama azdır. Feride, güzelliği, dürüstlüğü, insancıl yaklaşımıyla öncelikle öğrencilerinde sonra çevresinde olumlu değişikliler sağlamayı başaracaktır.
KUBİLAY’IN KATLEDİLMESİNİN İPUÇLARINI VEREN ROMAN
Reşat Nuri Güntekin, “Yeşil Gece” romanında, İzmir’de bir kasabayı anlatır. Okumayanlar için söylemek isterim. Okuyunca göreceksiniz ki; 1928 yılında yayınlanan bu roman, tarihe “Menemen Olayları” olarak geçen yedek subay öğretmen Kubilay’in katledilmesi ile başlayan gerici kalkışmanın (1930) bütün ipuçları, Yeşil Gece’de anlatılmaktadır. Zaman Kurtuluş savaşı öncesi ve Yunan İşgali dönemidir. Ancak, Reşat Nuri Güntekin, büyük bir öngörüyle ülkenin geleceğine egemen olacak dinsel gericiliği 85 yıl önceden yazmış ve anlatmıştır.
Yeşil Gece’de Medresede din eğitimi almış aydın, dinin devlet işlerinde ve eğitimde yer almaması gerektiğini savunan idealist Şahin öğretmenin hikâyesi anlatılır. Yeşil Gece, karanlık bir taassub ve hoşgörüsüzlük ortamında, Cumhuriyetin, bilimin, laik eğitimin ileriye doğru gidebilme çabasının hangi güçlüklerle karşılaşabileceğinin hikâyesidir. Anadolu’nun, artık İstanbul dahil bütün ülkenin üstüne kabus gibi çökmüş olan “irtica”nın 90 yıl önceden yazılan hikâyesi…
SANSÜRÜN KELİMELERİNE KARIŞTIĞI ROMAN: GİZLİ EL
Reşat Nuri Güntekin, ilk romanını sansürden dolayı “Cemil Nimet” adıyla yazmıştır. “Gizli El” adını taşıyan roman, ”Dersaadet” gazetesinde tefrika edileceği ilk gün, tefrika sayfasında yalnız romanın adı vardır. Çünkü, roman sansüre uğramıştır. Sansür şefi ile yapılan görüşmede, romanda geçen “odun”sözü, Damat Ferit Hükümetinin odun skandalını anımsattığından yasaklanmış, yazardan “odun” yerine “afyon”
Yazar, “Gizli El” romanında; vagon ticareti ve harp zenginliği olgusunu işleyerek kariyer ve yükselmek için yolsuzluk ve kara para yoluyla zenginleşmek isteyenlere alet olan Şeref efendinin hikâyesini anlatmak istemektedir. Sansür şefi, yazardan siz konuyu tamamen değiştirin, romanın konusunu “aşk ve alaka”yapın diyecektir. Yazar, sansür isteğini kısmen karşılayıp, romandaki aşk hikâyesini büyütecek ama anlatmak istediği hikâyeyi yine anlatacaktır.