TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan’ın 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle bir mesaj yayımladı.
“Sağlıkta Olan Bitene Neden İtiraz Ediyoruz?”, “Neden bayram yapıp eğlenemiyoruz?” “Neden “böyle sağlık sistemi olmaz” diyoruz” sorularıyla başlayan mesajında İlhan “Hekimler ve sağlık çalışanları son verilere göre yılda 630 milyon muayene, 100 milyon acil servis muayenesi, yaklaşık 5 milyon ameliyat yapıyorlar. Sağlıkta olan bitenin en fazla farkında olan onlar” dedi.
Sağlıkçıların nitelikli sağlık hizmeti veremedikleri, sağlık sisteminin sağlık için tehlikeye dönüştüğü, iyi eğitim alamadıkları, geleceklerinden umutsuz hale geldikleri ve uzun, esnek çalışma dayatmaları ve ücret adaletsizliklerinin çalışma barışına, mesleklerini iyi yapmalarına engel olduğunu, kendileri ve ailelerine zaman ayıramadıkları için haykırdıklarını söyleyen İlhan, Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde “Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı ile uygulanan politikalar nedeniyle hastaların da sağlık çalışanlarının da içine düştükleri ciddi olumsuzluklar bulunduğunu kaydetti.
İlhan mesajının devamında şunlar söyledi: “Mevcut politikalarla sağlık hizmeti bolca tüketilmesi gereken ve üzerinden kar edilen bir “nesne”ye dönüşmüştür. İnsanların daha çok hastalanması, çok hastaneye gitmesi, çok tetkik yaptırması, çok ameliyat olması, çok ilaç kullanması ve tabi ki tüm bu süreçlerde sayısız katkı ve katılım ücretleriyle cebinden daha çok para harcaması üzerine kurulu bir sistemle karşı karşıyayız. Kamuda uygulanan “performans” sistemi, özel sektörde ise ciro ve kar baskısı sağlık hizmetlerini şekillendirmiştir. Muayene, ameliyat sayıları, ilaç tüketimi, tetkik sayıları son 10 yılda üçer kat artmıştır. Muayene sayılarındaki artış özel sektörde 13 katı bulmuştur. Bu artışlar yurttaşların sağlığına olumlu yansımamıştır. İçinde 3-5 dakikada muayenelerin, hastane kuyruklarının, bir hekimin günde 120 hasta “bakmasının” yer aldığı niteliksiz sağlık hizmeti tablosu karşımızda bulunmaktadır. Acil servisler Dünya’nın hiçbir yerinde olmadığı kadar yoğundur, içinden çıkılmaz hale sürüklenmiştir. Kar amacına odaklanan sağlık sistemi sadece yoksul yurttaşlarımızı değil, oluşturduğu güvensizlik ortamı nedeniyle ödeme gücü olan yurttaşımızı da tedirgin eden noktaya ulaşmıştır.
Tıp ve sağlık eğitimi sayısız nedenle zarar görmüştür, Türkiye ciddi biçimde niteliksiz tıp ve sağlık eğitimi sorunuyla karşı karşıya bırakılmıştır.
Sağlık çalışanları ücret yetersizliği ve adaletsizliği, çalışma barışının bozulması, ağır çalışma koşulları, mesleki tatminsizlik, meslekte yükselmelerde kayırmacılık, liyakatın dikkate alınmaması, ve belki de en kötüsü sağlık çalışanlarına yönelik şiddet nedeniyle ciddi sıkıntılar içine düşmüşlerdir.
En temel insan hakkı olan ve herkesin ayrımsız olarak en nitelikli biçimde ulaşabilmesi gereken sağlık hizmetlerinde durum iç açıcı değildir. Sağlık çalışanlarının iyi yetişmiş biçimde mesleklerinin temel değerlerine olan bağlılık ve motivasyonlarıyla çalışabilmeleri gereken bu alanda yaşanan durum neresinden bakarsak bakalım akıl dışıdır, bilimin gerçekleriyle ve sağlık hizmetlerinin temel ilkeleriyle uyumlu değildir.
Türkiye 14 Mart’a kısaca özetlemeye çalıştığım bu sorunlu ortamda giriyor.
Sağlık çalışanları Türk Tabipler Birliği’nin de içinde bulunduğu çok geniş bir örgütsel katılımla 13 Mart 2015 Cuma günü bir kez daha tepkilerini dile getirecekler. O gün aciller ile hastanede yatan hastalara verilenler dışında sağlık hizmeti üretmeyecekler.
Sağlıkçıların mücadelesi sadece kendileri için değildir.
Sağlık hakkı mücadelesi tüm toplumun mücadelesidir.”