Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Akademik Kurulu, beşi SBF Mülkiye öğretim elemanı biri SBF lisansüstü öğrencisi biri de İletişim Fakültesi öğretim elemanı olan 7 kişiye A.Ü. Rektörlüğü tarafından soruşturma açılmasına tepki gösterdi. Soruşturmanın ifade özgürlüğüne aykırı olduğuna dikkat çekilen Akademik Kurul açıklamasında, soruşturmaların derhal geri çekilmemesi durumunda ulusal ve uluslar arası kamuoyunun seferber edileceği uyarısı yapıldı.
9 Ekim 2014 Perşembe günü, Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’ne, Rektörlüğün yazılı izni ile giren polisin, çok sayıda öğrencinin yanı sıra o esnada okulda olup öğrencilerini korumaya çalışan öğretim elemanlarını darp ederek gözaltına aldığının hatırlatıldığı açıklamada, konuyla ilgili A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi tarafından gözaltıların ardından yapılan açıklamaya atıf yapıldı.
A. Ü. Rektörlüğü tarafından işyerlerinden gözaltına alınan SBF öğretim elemanları Nail Dertli, Onur Can Taştan, Aysun Gezen, Celil Kaya ve İletişim Fakültesi öğretim elemanı İlkay Kara ile SBF lisansüstü öğrencisi Bedri Sinan Güneş hakkında soruşturma açıldığına vurgu yapılan açıklamada, soruşturmanın gerekçesinin ise; “Emniyet’in talebiyle, gözaltına alınma durumuna istinaden, yolu kapatma ve polise saldıran grup içinde yer alma, Ankara Valiliği talebiyle de, twitter hesaplarından “Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret, devletin düzenini, siyasi, hukuki düzenini değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak […] amacıyla hareket eden yasadışı terör örgütlerinin eylemlerini meşru göstermek, teşvik etmek ve övmek iddiası” olduğu belirtildi. Bu soruşturmaların dışında Siyasal Bilgiler Fakültesi araştırma görevlisi Ozan Değer’e ise twitter hesabından paylaştığı iletileri nedeniyle Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret ve diğer nedenlerden bir soruşturma açıldığı belirtildi. SBF Akademik Kurulu açıklamasında, Emniyetin ve Valiliğin talebiyle açılan bu soruşturmaların hukuksuz olduğu kaydedildi.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) yükseköğretim akademik personelinin durumuna ilişkin tavsiyesi (11.11.1997) gereği olarak akademik personelin vatandaşlık haklarını kullanmasından dolayı herhangi bir ceza almaması; ayrıca “keyfi bir şekilde yakalanmama(sı) ve gözaltına alınmama(sı), işkenceye, zalim, insanlık dışı ve haysiyet kırıcı muameleye tabi tutulmama(sı)” gerektiği halde öğretim elemanlarının darp edilerek gözaltına alınması, üstelik bir de haklarında soruşturma açılmasının hukuksuz olduğuna dikkat çekilen açıklamada, soruşturmalarla ilgili diğer hukuksuzluklar da şöyle sıralandı:
“- Öğretim elemanlarımıza tebliğ edilen soruşturma belgelerinde, hangi eylemin ve ifadenin suç teşkil ettiğine, yönetmeliğin hangi maddesine göre suç isnat edildiğine ve bu isnatlara karşı başvurulabilecek itiraz mekanizmalarının neler olduğuna dair hiç bir bilgi bulunmamaktadır. Hukuk devletinde suç ve cezaların kanuniliği ilkesi gereği soruşturma kapsamında suç unsuru teşkil eden ifadelerin neler olduğu açıkça belirtilmeli ve bu ifadelerin hangi düzenlemelere aykırılık teşkil ettiği de gerekçeleri ile açıklanmalıdır. Soruşturma dosyasının bu ciddiyetten uzak ve keyfi niteliği nedeniyle öğretim elemanları, savunma haklarının en temel gereklerini bile kullanmaktan mahrum bırakılmaktadır. Bu da hem adil yargılanma hakkına hem de ceza usul hukukunun ilkelerine aykırıdır.
– Ankara Valiliği‟nin öğretim elemanlarımızın twitter hesaplarını neye istinaden izlediği ve soruşturma açılması için neden Ankara Üniversitesi Rektörlüğü‟ne talepte bulunduğu belli değildir. Valiliğin böyle bir görevi olmadığı gibi Ankara Üniversitesi Rektörlüğünün de kendisine iletilen bu tür soruşturma taleplerini işleme koymaması gerekmektedir. A. Ü. Rektörlüğü bu gerekliliğe rağmen Valilikten gelen yazıya istinaden aynı gün soruşturma başlatmıştır.
– Soruşturma dosyasından suç unsuru teşkil eden ifadelerin hangileri olduğu anlaşılmamaktadır. Hesaplardan alınan bir dizi ileti rastgele sıralanmış ve hangi iletinin suç unsuru teşkil ettiği belirtilmeden suç isnat edilmiştir. Soruşturma dosyasında yer alan tweetler incelendiğinde nefret söylemi ya da şiddete çağrı niteliği taşımadıkları, bu nedenle de ifade özgürlüğünün koruması altında oldukları görülmektedir. Örneğin, soruşturma dosyasına konulan ifadeler arasında yer alan Özgecan Aslan cinayeti sonrası on binlerce kişinin paylaştığı “yasta değil isyandayız” paylaşımı ya da sendikalar tarafından yapılan açıklamalar tamamen ifade özgürlüğü kapsamında yapılan paylaşımlar olup suç unsuru içermedikleri açıktır.
– Üniversitenin insanların özel hayatına siyasal görüşlerine müdahale etme hakkı ve yetkisi bulunmamaktadır. Üniversitenin çalışma düzeni, üniversite çalışan ve öğrencilerinin hak ve özgürlükleri üzerinde hiçbir etkisi olmayan, öğretim elemanlarının Anayasa’da korunan siyasi ifade özgürlüklerini sınırlamaya yönelik bir disiplin soruşturması asla kabul edilemez. İfade özgürlüğünün bugün en çok kullanıldığı ve geniş yorumlandığı sosyal medyada kişilerin ifade özgürlüğünün ceza tehdidi ile sınırlandırılması demokratik bir toplumda kabul edilemez.
– Üniversitede kişilerin twitter hesapları üzerinden ifade ettikleri kişisel görüşleri nedeniyle soruşturulması açıkça düşünce ve ifade özgürlüğüne idare eliyle müdahale demektir. Bu müdahale yukarıda ifade edildiği gibi suçtur ve görevi kötüye kullanmak anlamına gelir. Bu soruşturmalar ceza tehdidi nedeniyle aynı zamanda dolaylı yoldan hem üniversitemizin akademik ve idari personeline hem de diğer üniversitelerin öğretim elemanlarına gözdağı niteliği taşımakta ve ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı bir baskı unsuru oluşturmaktadır.”
SBF-Mülkiye Akademik Kurulu, oybirliğiyle aldığı karar ve yaptığı açıklamada şu taleplerin yerine getirilmesini istedi:
– Ankara Üniversitesi Rektörlüğü tarafından açılan soruşturmaların en kısa sürede geri çekilmesini talep ediyor,
– Eleştirel düşüncenin yeşerebilmesinin ön koşulu olan düşünce ve ifade özgürlüğü ile toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün kullanılmasını engellemeye yönelik her türlü girişimin karşısında olduğumuzu bildiriyor,
– Bu talebimiz gerçekleştirilmediği takdirde gerekli yasal girişimlerde bulunacağımızı, ulusal ve uluslararası kamuoyunu seferber ederek bu hukuksuzluğun karşısında durmaya devam edeceğimizi beyan ediyoruz.”