Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı Dr. Dinçer Demirkent, Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden’in Sözcü Gazetesinde Ankara Üniversitesi ve Rektörü Erkan İbiş’le ilgili yazdığı “Örnek” başlıklı yazıya, açık mektupla yanıt verdi.
AKP iktidarı döneminde üniversitelerinin çoğunun miskinler tekkesine dönüştüğünü yazdıktan sonra Özden, Ankara Üniversitesi’ni günümüzdeki yeri ve çalışmalarıyla övgüye değer bulduğunu belirtmişti. Ayrıca, “İbiş’in içtenlikli bir Atatürkçü olarak diploma törenlerinde yaptığı konuşmaları örnek süslenişler” olarak nitelendirmiş ve üniversitenin tüm birimlerine İbiş tarafından Atatürk büstleri konulduğunu savunmuştu.
Kendisi de Erkan İbiş tarafından hazırlanan listeye dayanılarak onlarca meslektaşı ile birlikte Ankara Üniversitesi’nden ihraç edilen Dr. Dinçer Demirkent, Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş’in kimi icraatlarına açık mektubunda yer verdi. Erkan İbiş’in rektörlüğü döneminde Ankara Üniversitesi’nde gerçekleşen hukuk dışılıklara da dikkat çeken Demirkent, İbiş’in AKP ile ilişkilerine de mektubunda değindi. İbiş’in AKP Siyaset Akademisinde verdiği dersleri, Erdoğan’ın üniversiteye davet edişini ve bu davete karşı çıkan öğrencilerin başına gelenleri anlatan Demirkent, aynı olayın Sözcü Gazetesi tarafından “İşte AKP demokrasisi” başlığıyla haberleştirildiğini hatırlattı.
AKP döneminin en çok tartışılan kurumlarından olan Ensar Vakfı ile Erkan İbiş ilişkisine de açık mektubunda yer veren Dr. Demirkent, “Belki bazı şeyleri de iktidarlarla kurulan ilişkilerin ödülleri olarak düşünmek mümkün. Örneğin savcılıkta bulunan 11 soruşturmadan 6 günde aklanmak gibi” diye yazdı.
Dr. Dinçer Demirkent’in “Sözcü Okurlarına Açık Mektup”unun tam metni şöyle:
“Bu yazıyı kaleme almamın nedeni 04.07.2019 tarihinde Sözcü Gazetesi’nde Sayın Yekta Güngör Özden imzalı “Örnek” başlıklı yazıdır. Bu yazıya birkaç bakımdan itiraz etmek, hem 2018 yılından beri üstlendiğim Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanlığı görevi bakımından sorumluluğum hem de Türkiye’de üniversiter sistemin durumuna ilişkin gelişmeler bakımından bir akademisyen olarak ödevimdir.
Öncelikli olarak Sayın Özden’in Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş’in başkanı olduğu Ankara Üniversite Geliştirme Vakfı’nın Yönetim Kurulu üyesi olmasına rağmen, bir kamu görevlisi olan rektörün halkla ilişkiler çalışması olarak okunabilecek bir yazıyı kendisine tahsis edilmiş köşesinde yayımlamış olmasını talihsizlik olarak gördüğümü belirtmek durumdayım. AKP tarafından oluşturulan medyada sıkça başvurulan bu ilişki biçiminin yaygınlaşması anlamına gelecek yayınların iktidardan bağımsız gazeteler bakımından riski de ortadadır.
Ancak benim için daha önemli ve yakıcı olan sorun, üniversiteyi yıllardır üniversiter değerlerin üzerini çiğneyerek yöneten, özellikle de Mülkiye’de 12 Eylül darbesinin ardından gerçekleşen en büyük kurumsal tasfiyenin öznesi olan bir rektöre ilişkin yazılanların gerçekle bağıdır.
Sayın Özden, yazısında AKP döneminde üniversitenin bir miskinler teknesine dönüşmesinden dem vurmuş, üniversitelerin ülke sorunlarını bilimsel yöntemlerle ele almaktan ziyade iktidara yakınlık sağlamaya çalışan kurumlar haline geldiğinin altını çizmiştir. Bunlar bir eksikle doğrudur. Fakat bu eksik dönemin üniversitesini tanımlamak bakımından kurucu nitelik taşır. Bugünün üniversite rejimi bir baskı rejimidir. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından seçimsiz biçimde atanan Rektörler (OHAL’de gelen ve kalıcılaşan bir değişiklik ile) kamunun değil, iktidar partisi ve liderinin çıkarını bilimsel ilke ve değerlerden üstün tutmakta, bunu konumlarını korumak için kullanmaktadırlar. Bu nedenle bir yandan konferanslar iptal edilebilmekte, bilimsel toplantılara müdahale edilebilmekte bir yandan da iktidara yakın vakıf-tarikatlar ile ilişkiler kurulabilmekte, bu ilişkilerden gelen güç ile her türlü hukuksuz girişim meşru gösterilebilmektedir. Bugünün üniversite rektörlerinin önemli bir kısmı Türkiye’deki rejimin üniversitelerdeki suretidir.
Yeni üniversite rejiminin yaratılmasının önemli sorumlularından biri olan Erkan İbiş hakkında Sayın Özden tarafından kaleme alınan bu talihsiz halkla ilişkiler çalışmasına karşı ben de örnekler sunmak zorundayım. Sayın Özden’in “örnek” gösterdiği üniversite ve rektörüne sayısız örnek içinden seçeceğim birkaçıyla biraz daha yakından bakalım.
Rektör İbiş, 2012 yazında “seçimle” üniversite rektörlüğüne gelmesinden sonra ilk iş olarak dönemin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ı yani iktidar partisi genel başkanını üniversitenin açılış dersi için üniversiteye davet etmiştir. Üniversitenin iktidar partilerinin arka bahçesi olamayacağını ifade ederek protesto gerçekleştirmek isteyen öğrencilerini gözaltına aldırmıştır. Gazeteniz bu durumu “İşte AKP Demokrasisi” başlığı ile haberleştirmiştir.[1] Buna “İşte AKP Üniversitesi” de denebilir. Bilindiği gibi bugün utanç verici biçimde bütün üniversite rektörleri sarayda toplanmakta ve üniversite açılışı bu biçimde gerçekleşmektedir. Bu üniversite rejiminin Türkiye’deki mimarlarından birinin Erkan İbiş olduğunu unutturmak için yapılan bir girişim olarak okuduğum Sayın Özden’in yazısı bu yüzden de bir talihsizliktir.
Rektör İbiş’in üniversiteyi bir partinin arka bahçesi haline getirme girişimleri bununla sınırlı kalmamış, İbiş AKP’nin siyaset akademisinde ders de vermiştir. Birgün Gazetesi bu haberi “Akademide Partili Rektörlük Dönemi” başlığı ile vermiş birçok diğer örnekle birlikte Rektör İbiş’in AKP siyaset akademisindeki dersini anmıştır.[2] Rektör İbiş’in AKP ile ilişkileri burada bitmez AKP’nin AK Kütüphane adıyla kurduğu kütüphaneyi ziyaret etmiş, AKP’li vakıflarla ilişki kurmuştur. Ankara Üniversitesi Rektörü olarak adı gazetelere yansıyan taciz vakalarıyla da gündeme gelmiş[3] Ensar Vakfı’nın toplantılarına katılmıştır.[4] Vakıf kendi sitesinde haberi şöyle duyurmuştur: “TETAŞ Genel Müdürü Münib KARAKILIÇ, Çankaya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ziya Burhanettin GÜVENÇ, Başbakan Yardımcısı Sn. Emrullah İŞLER’in muhterem eşleri Kuran Kursu hocası Sn. Ayşenur İŞLER, Ak Parti Merkez Kadın Kolları Başkan Yardımcısı Mürşide BALABAN, Sağlık- Sen Genel Başkan Yardımcısı Semih DURMUŞ, Ak Parti Ankara İl Kadın Kolları başkanı Yıldız KARA Milli Eğitim Bakanlığı Daire Başkanı Süleyman ALTUNTAŞ, , Ensar Vakfı Bingöl Şubesi Başkanı Mansur Katıksız’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda bürokrat, akademisyen ve siyasetçinin katıldığı konferans sonrasında konuğumuza Ensar Vakfı Ankara Şubesi Başkanı Av. Ercan POYRAZ tarafından plaket takdim edildi.”
Yazıyı uzatmamak adına iktidar partisi-rektör İbiş ilişkilerini, kanıtladığımı varsayarak burada bırakıyorum. Fakat bu durum yeni üniversite rejimi bağlamında Rektör İbiş’in üstlendiği rolün sadece bir boyutudur bu. Rektör İbiş, OHAL döneminde OHAL üzerine hukuk fakültesinde bilimsel bir konferans yapılmasına izin vermemiştir. Bu konferansa yer açmak için dersini açık hale getiren Dr. Kerem Altıparmak hakkında bu nedenle soruşturma açtırmıştır. Bu “örnek” buz dağının görünen kısmıdır sadece. Eleştirel bir fikre dayanan her söz her, eylem soruşturma konusu yapılmaktadır.Dört konservatuvar hocasına 32 soruşturma açılmış,[5] soruşturmalar sonucu verilen bütün cezalar mahkemelerce iptal edilmiştir. Öğrenciler, soruşturma ve ceza baskısıyla hiçbir eleştirel faaliyet gerçekleştirememekteyken kampüsler iktidar ortaklarına yakın partilere mensup öğrencilere açılmakta ülkü ocakları hukuk fakültesinden amblemlerini sallandırmakta,[6] ülkücü gruplar kılıç teslim törenleri yapabilmekte, hukuk merdiveninden Mülkiye’ye silah doğrultan fotoğrafları “özgürce” paylaşabilmektedir. Tabii bir yandan da tecavüz ile suçlanan öğretim üyesi Hasan B.’nin emeklilik dilekçesi YÖK’ten gelen üniversiteden çıkarma cezasının hemen öncesinde Rektör tarafından imzalanabilmektedir.[7] Erkan İbiş yönetimindeki üniversite her eleştirel akıl için bir engizisyon kurumuna dönüşmüşken iktidar ortaklığına dahil olanlar için cezasızlık akıl almaz biçimler alabilmektedir.
Türkiye’nin en köklü kurumlarından biri, eleştirel sosyal bilim geleneğinin en önemli ekolü Mülkiye’de yaşanan tahribatı ve bir kurumun tasfiye uğraşının örneklerini saymakla tüketmek mümkün değil. Bilmeyenler bu tahribatı büyük tasfiye ile, barış bildirisine imza atan bilim insanlarının KHK listelerine yazılmasıyla sınırlı sanmaktadır.(Tasfiye Mülkiye ile de sınırlı değildir. Barış bildirisine imza atan öğretim üyelerini ihraç etme rekoru Ankara Üniversitesi Rektörü İbiş’e aittir) Fakat kurumsal tasfiye bununla başlamadığı gibi bununla bitmemiştir de.Derslere müdahale edilmesi, Mülkiye’nin geleneklerinin dine hakaret gibi akıl almaz suçlamalarla ortadan kaldırılma çabaları, iktidar gazetelerinin hedefine oturtulan öğretim üyelerine soruşturma açılması, dönemin dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe’ye akıl almayacak suçlamalarla soruşturmalar açılması gibi…[8] Bu soruşturmaların önemli bir kısmı elbette mahkemelerden dönmüştür fakat AKP’nin rektör eliyle yürüttüğü tahribat sonlanmış değildir. İbiş’in doğrudan doğruya üniversiter değerleri karşısına aldığını asla gözden kaçırmamak gerekir.
Rektör İbiş’in bu eylemleri TBMM’de çokça konu olmuştur. İbiş’in eylemlerinin denetlenmesi için defalarca soru önergesi verilmiştir.[9]
Belki bazı şeyleri de iktidarlarla kurulan ilişkilerin ödülleri olarak düşünmek mümkün. Örneğin savcılıkta bulunan 11 soruşturmadan 6 günde aklanmak gibi.[10] Örneğin ancak kanunla sınırlanabilecek olan eğitim hakkının kişiye özel çıkarılan bir yönetmelikle engellenmesi gibi.[11] Örneğin bir yönetmelik düzenlemesi ile açılan ek kontenjana Başkent Üniversitesi’nde okuyan Rektör’ün öz oğlunun “tesadüfen” yerleşmesi gibi.[12] Örnekler demişken “Örnek” başlıklı yazısında Erkan İbiş’i örnek rektör olarak gösteren Yekta Güngör Özden İbiş’in oğlu Can İbiş’in söz konusu düzenlemeden yararlanarak Ankara Üniversitesi öğrencisi olmasını da hukuka uygunluk bakımından savunduğunu da hatırlatayım.[13] Sanırım bu da bir halkla ilişkiler tesadüfüydü…
Evet hava dönüyor, cumhurî kurumları tasfiye eden Erdoğan rejiminin mevcut zor ve baskı araçlarıyla da sürmesi artık mümkün değil. Türkiye’de demokrasi ve hukuk için büyük bir arzu ve bu arzuyu besleyecek siyasi bir motivasyon var artık. Peki kurumları tasfiye edenler, rejimin araçları olanlar… Onlar da halkla ilişkilere önem vermeye başlamış olsa gerek.”
————————-
[1]https://www.sozcu.com.tr/2012/gundem/iste-akp-demokrasisi-66634/
[2]https://www.birgun.net/haber-detay/akademide-partili-rektorluk-donemi-rozet-takan-da-var-secime-karisan-da-177114.html
[3]https://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/karamandaki-taciz-olayinda-igrenc-detaylar-1151143/
[4]https://ensar.org/ensar-vakfi-olarak-her-hafta-duzenledigimiz-ensar-bulusmalari-nin-bu-haftaki-konugu-ankara-universitesi-rektoru-prof-dr-erkan-ibis-kent-kentlilik-ve-universite-konulu-konferans-verdi_H640.html
[5]https://odatv.com/ankara-universitesi-bu-skandali-konusuyor-26051810.html
[6]https://www.birgun.net/haber-detay/mulkiyelilere-yasak-ulkuculere-serbest-214794.html
[7]https://www.birgun.net/haber-detay/yokten-gec-gelen-karar-hasan-bilgili-gorevden-alindi.html
[8]https://mulkiye.org.tr/prof-dr-erkan-ibisin-rektorlugu-doneminde-a-u-siyasal-bilgiler-fakultesi-ogretim-elemanlarina-uygulanan-baskilar-ve-tasfiyeler/
[9]https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2016/12/02/a-u-rektoru-erkan-ibis-hakkinda-bir-haftada-4-soru-onergesi/
[10]https://www.evrensel.net/haber/312178/rektor-ibis-6-gunde-11-sorusturmadan-aklanmis
[11]https://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/lys-ile-kazanan-akademisyen-kayit-yapamayinca-dilekce-ile-basvurdu-1977438/
[12]https://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/universitelerde-hanedana-yokten-mudahale-2149045/
[13]https://t24.com.tr/haber/eski-aym-baskani-ankara-universitesinde-yasanan-yatay-gecis-tartismasini-yorumladi-olayin-ic-yuzu-soyle,527405