Türk Lirası’nın simgesi, 1 Mart 2012 tarihinde $ (dolar) ve € (Euro)’ya benzer şekilde belirlenmiş ve özel törenle kamuoyuna tanıtılmıştır. Simgenin seçimi, “Türk lirasının ve Türkiye ekonomisinin iki belirgin özelliği olan “güven” ve “istikrar içinde yükselen değer” kavramları ön plana çıkartılmıştır. Simgenin çıpaya benzemesi Türk lirasının kıymet saklama aracı olarak “güvenli bir liman haline geldiğini” vurgulamaktadır. Paralel çizgilerin yukarı eğimli olması ise, Türk lirasının ve Türkiye ekonomisinin “istikrar içinde yükselen değerini” simgelemektedir” şeklinde tanıtılmıştır (www.tcmb.gov.tr).
Türk Lirası’nın simgesinin belirlendiği tarihte dolar ve euro kurları 1.74 TL ve 2.34 TL imiş. 27.08.2020 tarihinde ise sırasıyla 7.34 ve 8.68 TL’ye ulaşmıştır. Türk Lirası dolara karşı %76,1, Euro’ya karşı da %73 değer kaybetmiştir.
Ekonomisi sağlıklı olarak gelişen ve Dünya ekonomisi içindeki yeri yükselen ekonomilerin performansı onların parasının reserv para (örneğin dolar) karşısındaki konumuyla da izlenebilir. Dünya ekonomisi içinde yeri yükselen (ürünleri dünyada kabul gören) ekonomilerin parasına olan talep artacağı için o ülke paralarının değeri artacaktır. TL’nin simgesi belirlenirken TL’nin yabancı paralar karşısındaki değeri ile bu günkü değeri karşılaştırıldığında Türk Lirası’na talebin artmadığı, aksine düştüğü gözlenebilir.
1 Mart 2012’den bugüne TL, Amerikan Doları’na karşı %76,1 ve Euro’ya karşı da %73 değer kaybetmiştir. Veya tersten bakılırsa dolar, TL’ye karşı %321,6; € da TL’ye karşı %271 değer kazanmıştır. Bu durumda, Türk Lirası gerek Euro gerekse Dolar karşısında aranan para olamamış, aksine TL açısından $ ve € aranan para olmuştur.
İktisat kitapları paranın 3 fonksiyonuna işaret eder:
- Değişim aracı olma,
- Hesap birimi olma,
- Değer saklama aracı olma.
TL simgesinin kabul edildiği tarihlerde toplam mevduatın %66,1’ini TL mevduatlar oluştururken, 7 Ağustos 2020 itibariyle TL mevduatın toplam içindeki payı %46,1’e düşmüştür. Yani tasarruf sahibi parasının değerini korumak amacıyla TL’den çok yabancı merkez bankalarının çıkardığı paralara güvenmişlerdir.
Öte yandan, kamu özel işbirliği projeleri sözleşmelerinin € veya $ üzerinden yapılıyor olması ve Hazine’nin yurt içinden yabancı para ile borçlanması kamunun da kendi çıkardığı para yerine, yabancı paralarla işlem yapmasını ve dolayısıyla paranın temel fonksiyonları itibariyle yabancı paralara güvendiğine işaret etmektedir.
Sonuç olarak, bu görünümüyle TL’nin kıymet saklama aracı olarak “güvenli bir liman haline geldiğini” vurgulamak bir hayli zordur.