Sivas Katliamının 23. yılında; özgürlük, demokrasi, eşitlik taleplerini seslendirenler, Sivas’ta insanlarımızı yakan yangının sönmediğini ve için için yanmaya devam ettiğini, her gün yeniden görüyor, okuyor ve tüm benliklerinde hissediyorlar.
Dönemin valisi Ahmet Karabilgin, bilinen gerçekleri itiraf gibi açıkladı:
“Askerler: geç geldiler, sayıları yetersizdi, saldırgan kitleyi seyrettiler, mağazaları ve kuyumcuları korudular…
Polisler: çok azdılar, saldırgan kitleyi teşvik ettiler, yönlendirdiler…
İtfaiye: geç geldi, saldırgan kitleyi geçip Otelin önüne gelme konusunda çok isteksizdi, Belediye Başkanı tarafından saldırgan kitleye su sıkmamaları emredilmişti, yangını seyrettiler, isteksizdiler…
Belediye Başkanı (Temel Karamollaoğlu): saldırgan kitleye, “gazanız mübarek olsun” dedi, saldırganları sakinleştirmek için Pir Sultan Abdal heykelinin sökülmesini önerdi, itfaiye su sıkarsa halk ezilebilir, dedi
İçişleri Bakanı (Mehmet Gazioğlu): olayı önemsemedi, başka işleri vardı…” sonrasında ” olayı büyütmeyin maçlarda bile daha fazlası ölüyor” dedi
Biz anımsatalım; Başbakan Yardımcısı (Erdal İnönü): Kendisine telefonla ulaşıp durumun vahametini anlatan Aziz Nesin’e “…Valiyle görüştüm, merak etmeyin olaya hakimiz diyor…” dedi…
Başbakan( Tansu Çiller): “… dışarıdaki vatandaşlarımızın kılına zarar gelmemiştir … Oteli yakan yakalanmıştır, sigortadan para almak için oteli yaktığını söylemiştir…” dedi.
Cumhurbaşkanı( Süleyman Demirel): “… halkla polisi karşı karşıya getirmeyelim” dedi. Sonrasında; “… münferit bir olay, ağır tahrik var…” dedi.
Başbakan (sonra Cumhurbaşkanı) Recep Tayyip Erdoğan 5 sanık yönünden davanın zamanaşımına uğraması hakkında; ” hayırlı olsun” dedi.
2 Temmuz 1993’te Sivas’ta, Pir Sultan Abdal şenlikleri için Sivas’a gelen ve düzenlenen etkinliklere katılan yazar, şair, halk ozanı, düşünür, sanatçı ve halk oyunu oynayan genç kız ve erkekler yakılarak katledilmişti.
Süreç içerisinde, ‘Sivas Katliamını’nın Özel Harp Dairesi tarafından planlanmış ve uygulamaya konulmuş olduğu, operasyonda görev alanlar tarafından da itiraf edilmiştir. Ülkemizdeki azınlıklara yönelik 6-7 Eylül olayları için “muhteşem bir örgütlenmeydi” diyenlerin Sivas katliamı için de benzer ifadeleri kullandıklarını düşünmemiz yanlış olmayacaktır.
Katliamın eylemsel ve düşünsel destekçileri davranışları ve sözleriyle yangını sürdürmeye devam ediyorlar:
Katliam sanığı olarak yargılananların, arandıkları süreçte, askere gittikleri, resmi evlilik yaptıkları, Sivas’ta yaşayıp, öldükleri, katliam sorumluları ile ilgili belgelerin mahkemeye sunulmadığı, mahkemeye sunulanların da aylardır bilirkişiye sunulmadığı ortaya çıktı.
Erdoğan Başbakan’ken, Çorum’daki seçim konuşmasında, halka “Çorumlular, iki büyük aliminiz var, biri İskilipli Atıf Hoca, diğeri EbuSuud Efendi…” diyor. Mehmed Ebusuud Efendi; “… kızılbaşların canları, malları helaldir. Onlarla savaşırken ölmek şehitliğin en yücesidir.” diyen Osmanlı Şeyhülislamıdır.
İstanbul’da ihalesi yapılan 3. Köprüye, tarihte Alevilere yönelik en zalim, en katliamcı padişahın adı, biraz da İran’a gözdağı vermek için konuluyor: Yavuz Sultan Selim…
Maraş, Malatya, Çorum, Sivas katliamlarında, saldırganları harekete geçirmek için kullanılan kışkırtıcı,”camiye, bomba koydular, içme suyunu zehirlediler, dinimize hakaret ettiler, v.b…” yalanların benzeri Başbakan tarafından “camide içki içtiler, saygısız davrandılar, başörtülü kadına saldırdılar…” sözleri “Gezi direnişi” vesilesiyle tekrarlanıyor ve Başbakan kendisini karşılayanların,”yol ver gidelim, Taksim’i ezelim” sloganını sessizlikle karşılıyor.
Zorunlu din dersine, Hazreti Muhammedin Hayatı ve Kuran-ı Kerim dersleri eklenirken, tüm okullara koordinatör din dersi öğretmeni atanması planlanıyor. Bir çok yerde Alevi inancına sahip yurttaşların evleri işaretleniyor. Bütün bu yapılanlar ve söylemler; Halkı, mezhepler üzerinden bölmenin, karşı karşıya getirmenin aracı olarak kullanılıyor.
Sivas Katliamı’nın 23. yılında; katliamın bilinen sorumlularının ortaya çıkarılması, onların bu katliamlardaki sorumluluklarının sürekli anımsatılması, lanetlenmesi, ölenlerin hatıralarının yaşatılması ve benzer saldırıların yinelenmesini önleyecek bir güçlü örgütlülüğün yaratılması, eşitlik, özgürlük, demokrasi mücadelesinin yükseltilmesi gerekiyor.