“Çikin”, İzmir tabiri. R’yi atıp da söyleriz: Çikin etmek. Canına okumak.
İktidar koalisyonu yemiyor içmiyor, Kürtlerin haklarını dile getiren parti olan HDP’ye yükleniyor. Son olarak Eşbaşkan S. Temelli hakkında soruşturma açtı milletvekilliğini düşürmek amacıyla. Bu yöntemlerin sonucu olarak Türkiye’nin 6 milyon oy almış üçüncü büyük partisi HDP şu anda 59 yerine 48 milletvekiliyle temsil edilmekte TBMM’de.
Bunun temel sebebini biliyoruz tabii ki: Tek Adam Rejimi, bizimki gibi ülkelerde daima imam nikahıyla yaşayan dörtlü bir sacayağı üzerine oturur: Dinci AKP + Irkçı MHP + Ergenekoncu askerler + Ulusolcular. “Mahşerin Dört Atlısı” adının cuk oturacağı bu acayip koalisyonun tek yapıştırıcısı: Kürt düşmanlığı.
Şimdi artık bunun bir de pratik sebebi var: HDP, seçimler için insan aklının bulabileceği en rasyonel stratejiyi seçti: 1)Seçmeninin çoğunlukta olduğu doğu illerinde kendi adayını çıkarıyor; 2) Azınlıkta olduğu batı illerinde, oylarının ziyan olmaması için, aday çıkarmama yöntemiyle “Millet İttifakı”nı destekliyor. Tek Adam Rejimi için bundan daha zayıflatıcı bir yöntem olamaz.
İşte bu, karşıdakileri delirtiyor. HDP tam anlamıyla “kilit parti” oldu çıktı ve oylarının yönü de hiç şaşacak gibi değil.
***
Değil ama,“kamuoyu anketi” lafını duyunca çıldıran ve günden güne umut yitirerek ipin ucunu örneğin”Bunun hesabını Yeni Zelanda sormazsa biz biliriz sormasını” diyecek kadar kaçıran Tek Adam Rejimi’nin bu durumu değiştirme gayretleri sürüyor.
Son olarak“Amiral Gemisi” skandalını denedi. Yandaş Demirören Holding’in mülkiyetine geçince Okur Temsilcisi Faruk Bildirici’yi fazla dürüst olduğu için işten atmış olan Hürriyet (+ kapıyoldaşları CNN Türk ve Posta) 16 Mart gecesi internet baskısına resmen yalan bir manşet attı:
“HDP Eş Genel Başkanı Temelli’den açık açık itiraf ve tehdit: İstanbul-Ankara’yı İmamoğlu ile Yavaş değil, HDP yönetecek”.
***
Tabii ki haberin içeriğinde katiyen böyle bişey yoktu. İçerikte Temelli aynen şöyle demişti:
“Bizim aday çıkarmamamız bir seçenektir. Hangi aday öndeyse demokrasi güçlerinin taleplerine ses olsun, ortaklaştırsın, alsın oyları, Cumhur İttifakı karşısında demokrasi güçleri kazansın. HDP seçmenleri buna rıza göstermiştir.”
Gazeteci kurcaladı: “Seçmeniniz buna ikna oldu mu?”
Soruyu provokasyon olarak almak doğru değil. Mantıklı bir soru. Çünkü HDP’yle aynı gezegende yaşamaktan bile ödü kopan bir CHP genel zihniyeti var ve bunun karşısında Kürt seçmenin büyük tepki duyarak CHP+İYİP adaylarına oy vermemesi normal olur. Fakat buna rağmen gidip kesinlikle verecek olması, doğrusu, büyük olgunluk göstergesi. Ancak çok büyük acılar çekmiş olmakla izah edilebilecek bir olgunluk.
***
Bu soruya verdiği gerçekçi yanıtta eşbaşkan,doğrudan HDP’li seçmenin hissiyatını ortaya koyuyor ve herkesi yerli yerine yerleştiriyor:
“Mansur Yavaş da bilecek ki seçilmişse HDP oylarıyla seçilmiştir. HDP’lileri yok sayarak, Kürtleri yok sayarak, Ankaralıları yok sayarak siyaset yapamaz. O da işte bizim gücümüzdür. Ekrem İmamoğlu seçilmişse bilecek ki o kentte yaşayan 3 milyon Kürt’ün oyuyla seçilmiştir. Kürtlere rağmen siyaset yapamayacağını bilecektir.”
E birader, müsaade et de bu kadar da söylesin artık seçmenine hitaben!
***
Fakat o âna kadar kampanyayı mükemmel götürmüş olan Mansur Yavaş, kökeni MHP’yi biraz fazla hatırlatır biçimde kalkıp diyor ki: “Terör örgütlerine mesafe koyamayanlar bizden uzak olsun!” (….) Teşekküre bakınız. Bahçeli konuşuyor.
Bu da yetmiyor, kendisine yönelik yeni bir komplo hazırlandığını söyleyerek, buna S. Temelli’nin de iştirak ettiğini ileri sürüyor.
Ne diyeyim, pes. Evet, insanın aklını fırttırtır biçimde böyle bir komplo olduğu doğru. Bir şahıs bulmuşlar, “çamur at, izi kalır” diye M. Yavaş’ın üzerine salmışlar. Oysa seçim kaybediyor olma paniğinden farkında değiller ki bu şahıs çocuk istismarcılığından sahte imzaya, oradan da ÖSYM sahtekarlığına kadar çeşitli mahkumiyetleri olan ve attığı bütün çamuru bizzat üreten birisi.M. Yavaş bu komplonun sadece mağduru.
Mağduru ama, böyle bir fırsatı ele geçirmişken bu adamları rezil rüsva etmesi beklenirken, kendisine oy verecek insanların eşbaşkanına saldırıyor. Bu kadar acayiplik de az bulunur.
Oysa, İstanbul’da E. İmamoğlu sadece olayı çok iyi anladığı için değil, MHP’li olmadığı ve basiretli olduğu için tamamen farklı (ve doğru) bir tepki veriyor: “HDP’li seçmenle ortak bir dil yakalamışsak ne mutlu bana”. Hürriyet rezaletine de şöyle patlıyor: “Yok böyle bir cümlesi yav! Ayıptır, yazıktır, günahtır! Utanın! Düzeltin kendinizi“.
***
Netice-i kelam:
1) M. Yavaş ne hata yaparsa yapsın, karşıdakiler o kadar haksız ve o kadar panikte ki, sonunda kazanacak. Yaptığı bu vahim hataya rağmen kazanacak.
Ama bu marifet değil. Kazanmayı garanti sanıp hatalara devam etmese, CHP Genel Merkez’den daha basiretli davransa iyi olur. Hem kendisi, hem CHP, hem Türkiye için.
2) Ben her hal-ü kârda oyumu Ankara’da kendisine vereceğim. Tek Adam Yönetimi’ne karşı oy vermek için.
Ne gibi, aynen ama aynen HDP’nin düşündüğü gibi.
Baba tarafından Arnavut asıllı bir Türkiyeli Türk olarak.
3) Kürtlere yapılan bu rezaletler, hele de Org. Kenan Evren’in “Asmayıp da besleyelim mi”sini bugün “İdamı kaldırdık, bana göre yanlış yaptık; cezaevinde onları beslemek bana ağır geliyor”diye tekrarlamak Türkiye’yi öylesine bölüyor ki, bölenler bile farkında. Sadece, kaybetmekte oldukları seçimi kurtarmak için her şeyi yapmak zorunda hissettikleri için aldırmıyorlar.
Ama bunun böyle devam edemeyeceğini onlar da biliyor. Dışarıda Barzani’nin barış talep ettiği, CB Erdoğan’ın mitinglerde katliam görüntüleri izlettirmesinin bizzat Y. Zelanda Dışişleri Bakanı Winston Peters tarafından Y. Zelandalıları tehlikeye atmak olarak yorumlandığı, içeride ise açlık grevlerinin ve tanzim kuyruklarının yayıldığı bir sırada.
Göreceksiniz, ay sonuna hep birlikte göreceğiz, Türkiye’ye bu yaptıklarının fiyatını seçimde nasıl ödeyecekler. Ödeyecekler de, yazık bu memlekete birader!